Anlamı Nedir? FETÖ Açılımı Ve Kökeni

by Jhon Lennon 37 views

FETÖ Nedir? Neden Bu Kadar Tepki Çekiyor?

Arkadaşlar, son yıllarda adını sıkça duyduğumuz ve Türkiye'de büyük yankı uyandıran bir terim var: FETÖ. Peki, bu FETÖ tam olarak ne anlama geliyor, neden bu kadar çok konuşuluyor ve hatta tepki çekiyor? Gelin, bu konuyu biraz daha derinlemesine inceleyelim. FETÖ, aslında Fetullahçı Terör Örgütü'nün kısaltılmış halidir. Bu örgütün kökenleri, lideri Fethullah Gülen'in etrafında toplanan bir grup olarak ortaya çıkışına dayanır. Başlangıçta eğitim ve diyalog faaliyetleriyle bilinen bu yapılanma, zamanla siyasi ve toplumsal alanda nüfuz kazanmaya çalışmıştır. Ancak, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimiyle birlikte FETÖ'nün gerçek yüzü daha net bir şekilde ortaya çıkmış ve bu olay, örgütün Türkiye'deki faaliyetlerinin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabildiğini göstermiştir. Bu hain darbe girişimi, ülkemizde büyük bir travmaya neden olmuş ve devletin tüm kurumlarına sızmış bir terör örgütünün varlığına işaret etmiştir. Bu nedenle, FETÖ ile mücadele Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal güvenliği için hayati bir önem taşımaktadır. Örgütün elemanları, devletin kritik noktalarına sızarak, ülkenin çıkarlarına aykırı eylemler gerçekleştirmeyi hedeflemişlerdir. Bu durum, sadece Türkiye'nin değil, uluslararası alanda da güvenlik endişelerine yol açmaktadır. FETÖ'nün faaliyetleri, demokratik değerlere, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına aykırıdır. Örgütün kullandığı yöntemler arasında propaganda, dezenformasyon, şantaj ve zorlama gibi ahlaka aykırı taktikler bulunmaktadır. Bu taktikler, masum insanları kandırmak ve kendi karanlık emelleri için kullanmak amacıyla tasarlanmıştır. FETÖ, küresel bir yapılanma olma iddiasındadır ve bu doğrultuda farklı ülkelerde de faaliyet göstermektedir. Ancak, birçok ülke de FETÖ'nün tehlikesini fark etmiş ve bu örgütle mücadele konusunda Türkiye ile işbirliği yapmaya başlamıştır. Özellikle son yıllarda FETÖ'nün uluslararası alandaki uzantılarına yönelik operasyonlar da artmıştır. Bu mücadele, sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın barış ve güvenliği için elzemdir. FETÖ'nün dini değerleri istismar ederek toplumu kutuplaştırdığı ve kendi ideolojisini yaymaya çalıştığı da bilinmektedir. Bu noktada, FETÖ'nün gerçek yüzünü anlamak ve bu tür yapılanmalara karşı uyanık olmak hepimizin sorumluluğudur. Çünkü bu tür örgütler, toplumun birliğini ve dirliğini tehdit eder. Ayrıca, FETÖ'nün kullandığı dil ve söylemlerin de ne kadar çarpıtılmış olduğunu görmek mümkündür. Örgüt, kendisini bir hizmet hareketi olarak lanse etse de, eylemleri bu iddiayı kesinlikle çürütmektedir. Bu nedenle, FETÖ'nün ne olduğunu ve neden bu kadar ciddi bir tehdit oluşturduğunu anlamak, daha güvenli bir gelecek inşa etmemiz için kritik öneme sahiptir. Bu örgütün faaliyetleri, devletimizin bekasına ve vatandaşlarımızın güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sebeple, FETÖ ile mücadele sürecinde gösterilen kararlılık, ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu örgütün sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp, uluslararası platformlarda da faaliyet gösterdiği unutulmamalıdır. Dolayısıyla, FETÖ'nün küresel çapta izlenmesi ve önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, FETÖ'nün eğitim kurumları, STK'lar ve medya organları aracılığıyla nasıl bir etki alanı oluşturmaya çalıştığı da detaylı bir şekilde incelenmelidir. Bu tür yapılanmaların toplum üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı edilemez. FETÖ, kendisini toplumun bir faydalı unsuru olarak göstermeye çalışsa da, gerçekleştirdiği eylemler tam tersini ispatlamaktadır. Bu nedenle, örgütün gerçek niyetini ve faaliyetlerini anlamak, halkımızın bilinçlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak, FETÖ, sadece bir kelime değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'ne ve demokrasisine yönelik ciddi bir tehdidi ifade eden bir kavramdır. Bu tehditle mücadele etmek, hepimizin ortak görevidir.

FETÖ'nün Kökeni: Fethullah Gülen ve Hareketin Doğuşu

Arkadaşlar, şimdi gelin FETÖ'nün köklerine, yani nasıl ortaya çıktığına bir göz atalım. Bu hareketin temeli, Fethullah Gülen adında bir vaiz ve din aliminin etrafında şekillenmiştir. Gülen, 1960'lardan itibaren vaazları ve yazılarıyla geniş kitlelere ulaşmaya başlamış, özellikle eğitimli kesim arasında ilgi görmüştür. Başlangıçta Gülen hareketi, eğitim, diyalog ve hizmet gibi kavramlar üzerine odaklanmış, farklı din ve kültürler arasında köprü kurmayı hedeflediği iddia edilmiştir. Bu ilk dönemlerde, hareketin temel amacı, topluma faydalı bireyler yetiştirmek ve dini değerleri modern dünyaya uyarlamak olarak sunulmuştur. Ancak, zamanla bu hareketin yapısı ve hedefleri değişmeye başlamıştır. Özellikle 1980'lerden sonra, hareketin siyasi ve bürokratik alanlarda daha fazla nüfuz kazanma çabaları gözlemlenmiştir. Bu dönemde, devletin çeşitli kademelerine, özellikle emniyet, yargı ve TSK gibi kritik kurumlara eleman yerleştirme stratejisi izlenmeye başlanmıştır. Bu stratejinin temel amacı, devletin işleyişini etkilemek ve kendi ideolojilerini yaymaktı. Hareketin yayılmasında eğitim kurumları büyük rol oynamıştır. Türkiye'nin dört bir yanında ve hatta yurt dışında kurulan okullar, yurtlar ve dershaneler aracılığıyla genç nesillerin zihni yıkanmış ve örgüte bağlılıkları sağlanmıştır. Bu okullarda verilen eğitimde, sadece akademik bilgiler değil, aynı zamanda örgütün ideolojisi de gizlice aşılanmıştır. Bu durum, hareketin büyümesinde ve tabanını genişletmesinde önemli bir etken olmuştur. Ayrıca, medya organları da hareketin propagandasını yapmak ve kamuoyunu yönlendirmek için kullanılmıştır. Gazeteler, televizyon kanalları ve internet siteleri aracılığıyla örgütün propagandası yapılmış, olumlu bir imaj çizilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu medya organları aynı zamanda muhalif sesleri kısmak ve eleştirileri bastırmak için de kullanılmıştır. FETÖ'nün yükselişi, aynı zamanda küresel güçlerle kurulan ittifaklar da dikkat çekmektedir. Özellikle ABD ve bazı Batı ülkeleriyle kurulan ilişkiler, hareketin uluslararası alanda da destek bulmasını sağlamıştır. Bu destekler, hareketin yurt dışındaki okullarının açılmasına ve uluslararası platformlarda etkinlik göstermesine olanak tanımıştır. Ancak, bu desteklerin karşılığında neler beklendiği ve hangi pazarlıkların yapıldığı konusu da hala tartışılmaktadır. Hareketin lideri Fethullah Gülen'in post-modern darbe olarak adlandırılan 17-25 Aralık 2013 süreciyle birlikte örgütün siyasi emelleri daha da belirginleşmiştir. Bu süreçte, hükümete karşı yürütülen operasyonlar, örgütün devlet içinde ne kadar derinlere sızdığını ve ne kadar tehlikeli bir güce ulaştığını göstermiştir. Bu olaylar, FETÖ'nün sadece dini bir oluşum olmadığını, aynı zamanda siyasi ve istihbarat odaklı bir terör örgütü olduğunu kanıtlamıştır. Bu nedenle, FETÖ'nün kökenini anlamak, bugünkü mücadelenin neden bu kadar önemli olduğunu kavramak için elzemdir. Bu hareketin başlangıçtaki 'hizmet' şiarı, zamanla nasıl bir terör örgütüne dönüştüğünü anlamak, hepimizin bu mücadeleye daha bilinçli katılmasını sağlayacaktır. Hareketin gizli yapılanması, şifreli haberleşme yöntemleri ve hiyerarşik yapısı, onun bir terör örgütü olduğunun açık delilleridir. Bu noktada, FETÖ'nün sadece dini motiflerle hareket etmediği, aynı zamanda küresel emperyalist güçlerin de taşeronluğunu yaptığına dair ciddi iddialar bulunmaktadır. Bu iddiaların doğruluğu ve kapsamı, yürütülen soruşturmalarla aydınlatılmaya çalışılmaktadır. Sonuç olarak, FETÖ'nün kökeni, Fethullah Gülen'in etrafında şekillenen, başlangıçta eğitim ve diyalog odaklı görünen ancak zamanla siyasi ve istihbarat gücü elde etmeyi hedefleyen bir yapıya dönüşen karmaşık bir süreçtir. Bu sürecin anlaşılması, örgütün faaliyetlerinin ve neden bir terör örgütü olarak kabul edildiğinin daha iyi kavranmasına yardımcı olacaktır.

FETÖ'nün Faaliyetleri ve Yöntemleri: Nasıl Çalışıyorlar?

Arkadaşlar, FETÖ'nün nasıl bir yapıya sahip olduğunu ve hangi yöntemleri kullandığını anlamak, bu örgütle mücadelede en az ne olduğunu bilmek kadar önemli. Gelin, bu örgütün faaliyet alanlarına ve kullandığı taktiklere yakından bakalım. FETÖ'nün temel çalışma prensibi, devletin tüm kılcal damarlarına sızmak ve buradan gücü ele geçirmektir. Bu amaçla, örgüt üyeleri öncelikle emniyet, yargı, TSK, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı gibi devletin kritik kurumlarına yerleşmeyi hedefler. Bu yerleşme süreci, genellikle lise ve üniversite yıllarından itibaren başlar. Örgüt tarafından finanse edilen yurtlarda kalan, dershanelerine giden ve burslarından yararlanan gençler, zamanla örgüte biat etmeye teşvik edilir. Bu süreçte, sadakat ve itaat en önemli değerler olarak öne çıkarılır. Örgüte sadakat gösterenler, devletteki önemli pozisyonlara atanır, terfi ettirilir ve korunurlar. Buna karşılık, örgütten ayrılan veya eleştirenler ise ağır baskı ve tehditlere maruz kalır. FETÖ'nün en belirgin yöntemlerinden biri de eğitim kurumlarını kullanmasıdır. Yurtdışında ve yurtiçinde açtığı binlerce okul, yurt ve dershane aracılığıyla genç beyinleri yıkamak ve örgüte kazandırmak en önemli stratejilerinden biridir. Bu kurumlarda verilen eğitimde, örgütün ideolojisi gizlice aşılanır, milli ve manevi değerler çarpıtılır. Bu sayede, örgüt, kendi ideolojisine bağlı yeni nesiller yetiştirir. Bir diğer önemli yöntem ise medya ve propaganda faaliyetleridir. FETÖ, kendi yayın organları aracılığıyla (gazeteler, televizyonlar, radyolar, internet siteleri) sürekli olarak propaganda yapar. Devletin politikalarını eleştirir, muhalifleri susturur, kendi doğrularını empoze etmeye çalışır. Özellikle sosyal medya platformları, örgütün dezenformasyon yaymak ve kamuoyunu manipüle etmek için yoğun olarak kullandığı alanlardır. Yalan haberler, sahte belgeler ve algı operasyonlarıyla toplumu kutuplaştırır ve kaosa sürüklemeye çalışır. Hukuksuzluk ve yargısal süreçleri manipüle etme de FETÖ'nün en tehlikeli yöntemlerindendir. Örgüt üyeleri, yargıdaki gücünü kullanarak kendisine karşı yürütülen soruşturmaları engeller, masum insanları hapse attırır, kendi mensuplarını ise aklama yoluna gider. Ergenekon, Balyoz gibi davalar, bu manipülasyonların en açık örnekleridir. Bu davalarla, ülkenin seçilmiş hükümeti devrilmeye çalışılmış ve FETÖ'nün siyasi gücü pekiştirilmek istenmiştir. Örgütün bir diğer önemli taktiği ise finansal kaynaklarını gizli tutması ve yasa dışı yollarla elde etmesidir. Bağış adı altında toplanan paralar, hayali şirketler üzerinden aklanır ve örgütün faaliyetleri için kullanılır. Bu finansal ağın çökertilmesi, örgütün gücünü kırmak için hayati önem taşır. FETÖ, aynı zamanda uluslararası alanda da faaliyet gösterir ve küresel güçlerle işbirliği yaparak kendi çıkarlarını korur. ABD ve bazı Avrupa ülkelerindeki lobi faaliyetleri, FETÖ'nün uluslararası alanda korunmasına ve Türkiye'ye karşı yürütülen karalama kampanyalarına destek verilmesine olanak tanır. Bu uluslararası destek, örgütün ne kadar tehlikeli ve küresel bir tehdit olduğunu göstermektedir. Örgütün üyeleri arasında gizlilik ve şifreli haberleşme de en önemli prensiplerindendir. Bylock gibi şifreli iletişim uygulamaları, örgüt üyelerinin birbirleriyle haberleşmesini ve faaliyetlerini koordine etmesini sağlar. Bu iletişim ağlarının deşifre edilmesi, örgütün çökertilmesinde büyük rol oynamıştır. Özetle, FETÖ'nün faaliyetleri ve yöntemleri oldukça karmaşık, sinsice ve tehlikelidir. Devletin içine sızma, eğitimi istismar etme, medyayı manipüle etme, hukuku kullanma ve uluslararası alanda destek arama gibi taktiklerle varlığını sürdürmeye çalışır. Bu yöntemleri anlamak, FETÖ ile mücadelede daha bilinçli ve etkili adımlar atmamızı sağlayacaktır. Bu mücadelenin sadece askeri veya polis operasyonlarıyla değil, aynı zamanda toplumsal bilinç ve farkındalıkla da desteklenmesi gerekmektedir.

15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ'nün Rolü

Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kara bir leke olarak yerini alan 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, FETÖ terör örgütünün en karanlık yüzünü ortaya koyduğu hain bir eylemdir. Bu girişim, sadece bir askeri kalkışma değil, aynı zamanda ülkemizin birliğini, beraberliğini ve demokrasisini hedef alan, FETÖ'nün devlete ve millete olan ihanetinin doruk noktasıdır. O gece yaşananlar, FETÖ'nün ne denli pervasız ve acımasız bir terör örgütü olduğunu tüm dünyaya açıkça göstermiştir. Darbe girişimi, sabaha karşı saat 03:00 sularında İstanbul ve Ankara'da, Fethullahçı Terör Örgütü'ne mensup bir grup askerin, tanklar, savaş uçakları ve helikopterlerle başlattığı bir kalkışmaydı. Meclis bombalandı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne saldırıldı, devletin kritik noktaları işgal edilmeye çalışıldı. Sivil halka ateş açıldı, yüzlerce vatandaşımız şehit düştü, binlercesi ise yaralandı. Bu vahşi saldırının temel amacı, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak, bölgesel ve küresel çıkarlara hizmet eden bir kukla devlet kurmak ve Fethullah Gülen liderliğindeki terör örgütünün ülkeyi ele geçirmesini sağlamaktı. Ancak, FETÖ'nün hesabı tutmadı. Türk milleti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla sokaklara dökülerek tankların karşısına dikildi, Fethullahçı teröristlere geçit vermedi. Şehitlerimizin cesareti, gazilerimizin fedakarlığı ve aziz milletimizin demokrasiye sahip çıkma iradesi, bu hain girişimi bertaraf etti. Darbe girişiminin ardından yapılan soruşturmalar, olayın ne kadar geniş bir örgütlenmenin ürünü olduğunu gözler önüne serdi. FETÖ'nün sadece askerler değil, aynı zamanda polis, yargı ve bürokrasinin çeşitli kademelerindeki üyeleriyle birlikte hareket ettiği anlaşıldı. Bu durum, örgütün devletin içine ne denli sızdığını ve ne kadar güçlü bir yapılanmaya sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı. 15 Temmuz, FETÖ'nün bir terör örgütü olduğunun uluslararası alanda da kabul görmesini sağlayan en önemli dönüm noktası olmuştur. Birçok ülke, bu darbe girişimi sonrasında FETÖ'nün gerçek yüzünü görmüş ve Türkiye ile terörle mücadele konusunda daha yakın işbirliği yapmaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti de, bu hain girişimin ardından FETÖ ile mücadelesini kararlılıkla sürdürmüştür. Devletin tüm kurumlarındaki FETÖ mensupları ayıklanmış, örgütün finansal kaynakları kurutulmuş ve yurt dışındaki uzantılarına yönelik operasyonlar düzenlenmiştir. Bu mücadele, hala devam etmekte ve Türkiye'nin güvenliği ve istikrarı için büyük önem taşımaktadır. 15 Temmuz Şehitleri ve Gazileri, bu toprakları vatan bilip namusuyla mücadele eden, hayatlarını ortaya koyan kahramanlardır. Onların cesareti ve fedakarlığı, asla unutulmayacaktır. Bu hain girişimin yıldönümünde, şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi minnetle selamlıyoruz. Bu vesileyle, FETÖ ile mücadelenin asla taviz verilmeden sürdürülmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim. Çünkü bu terör örgütü, sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda dünya barışının da bir tehdididir. Bu mücadelede, toplumsal birlik ve beraberliğimiz en büyük gücümüz olacaktır. Unutmayalım ki, 15 Temmuz, FETÖ'nün sonu değil, aynı zamanda milletimizin dirilişinin sembolü olmuştur. Bu hain girişimin unutulmaması ve unutturulmaması, gelecek nesillerimize aydınlık bir Türkiye bırakmak adına en temel sorumluluklarımızdan biridir. Bu nedenle, 15 Temmuz ruhunu yaşatmak ve FETÖ ile mücadelede kararlılığımızı sürdürmek hepimizin görevidir. Çünkü vatan, bölünmez bir bütündür ve bu bütünlüğe kasteden her türlü tehditle sonuna kadar mücadele etmek, aziz Türk milletinin şanlı geleneğidir.

FETÖ ile Mücadele ve Güncel Durum

Arkadaşlar, FETÖ ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliği açısından en önemli ve kesintisiz devam eden operasyonlardan biridir. Bu mücadele, sadece bir güvenlik operasyonu olmanın ötesinde, aynı zamanda demokrasimizi ve hukukun üstünlüğünü koruma gayretidir. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası başlatılan kapsamlı mücadele, devletin tüm kurumlarında temizlik harekatını başlatmış ve örgütün gücünü kırmaya yönelik önemli adımlar atılmıştır. Bu kapsamda, FETÖ ile iltisaklı olduğu tespit edilen kamu görevlileri görevden uzaklaştırılmış, haklarında yasal işlemler başlatılmıştır. Özellikle yargı, emniyet ve TSK gibi kritik kurumlar başta olmak üzere, devletin her kademesindeki örgüt mensupları tek tek tespit edilerek sistemden çıkarılmıştır. Bu süreç, elbette bazı zorlukları da beraberinde getirmiş olsa da, devletimizin kararlılığı sayesinde büyük ölçüde başarıyla yürütülmüştür. FETÖ'nün finansal kaynaklarını kurutmak da mücadelenin en önemli ayaklarından biridir. Örgütün mal varlıklarına el konulmuş, şirketlerine kayyum atanmış ve yasa dışı finansman ağları çökertilmiştir. Bu sayede, örgütün operasyonel kabiliyeti önemli ölçüde zayıflatılmıştır. Eğitim kurumları da FETÖ ile mücadelenin hedef alanlarından biri olmuştur. Örgütün okulları, yurtları ve dershaneleri kapatılmış, buralarda verilen zararlı eğitim faaliyetlerine son verilmiştir. Bu adımlar, gelecek nesillerin FETÖ'nün ideolojik propagandasıyla zehirlenmesini önlemeyi amaçlamaktadır. Uluslararası alanda da FETÖ ile mücadele yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Türkiye, FETÖ'nün faaliyet gösterdiği ülkelerden bu terör örgütü mensuplarının iadesini talep etmekte ve uluslararası kamuoyunu bu konuda bilgilendirmektedir. Birçok ülke, Türkiye'nin haklı taleplerini dikkate alarak FETÖ ile mücadelede işbirliği yapmaya başlamıştır. Ancak, hala bazı ülkelerde FETÖ mensuplarının barındırıldığı ve örgütün faaliyetlerini sürdürdüğü bilinmektedir. Bu durum, uluslararası işbirliğinin daha da güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. FETÖ ile mücadelede hukuki süreçler de titizlikle yürütülmektedir. Örgüt mensupları hakkında açılan davalar, deliller ışığında adil bir şekilde ele alınmakta ve suçlular cezalandırılmaktadır. Bu süreçlerde, masum insanların mağdur edilmemesi için azami özen gösterilmektedir. Ancak, FETÖ'nün karmaşık ve sinsice yapısı nedeniyle, bazı davaların uzun sürebildiği de gözlemlenmektedir. Günümüzde FETÖ, eski gücünden çok uzak olsa da, hala faaliyetlerini sürdürmeye çalışan bir terör örgütüdür. Bu nedenle, teyakkuz halini korumak ve bu mücadeleyi asla gevşetmemek büyük önem taşımaktadır. Kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve FETÖ'nün gerçek yüzünün ortaya konulması da mücadelenin önemli bir parçasıdır. Medya, sivil toplum kuruluşları ve eğitim kurumları aracılığıyla FETÖ'nün zararlı faaliyetleri hakkında farkındalık oluşturulmalı ve gençler bu tür örgütlenmelere karşı uyarılmalıdır. Özellikle sosyal medyadaki dezenformasyon çabalarına karşı dikkatli olmak ve doğru bilgilere ulaşmak hepimizin sorumluluğudur. FETÖ ile mücadele, sadece devletin değil, aynı zamanda tüm vatandaşların ortak sorumluluğudur. Bu mücadelede gösterilen kararlılık, ülkemizin geleceği ve güvenliği için hayati önem taşımaktadır. Unutmayalım ki, bu mücadele, demokrasiyi ve milli iradeyi koruma mücadelesidir. Bu nedenle, FETÖ ile mücadelede hep birlikte omuz omuza vermeliyiz. Bu mücadelenin zaferle sonuçlanacağına olan inancımız tamdır. Çünkü Türk milleti, vatanına ve bayrağına her zaman sahip çıkmıştır. Bu mücadele, aynı zamanda Türkiye'nin küresel terörle mücadelesindeki kararlılığının da bir göstergesidir. FETÖ'nün uluslararası alandaki uzantılarıyla mücadele, sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda uluslararası toplumun da güvenliği için elzemdir. Bu bağlamda, FETÖ'nün faaliyet gösterdiği ülkelerle daha etkin bir işbirliği geliştirilmesi, terörün her türüyle mücadelede önemli bir adım olacaktır. Sonuç olarak, FETÖ ile mücadele kararlılıkla devam etmektedir ve bu mücadelenin başarıya ulaşması, Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşımaktadır.